2 Kasım 2007 Cuma

SADEDE GELELİM...
ALİ BULUNMAZ

Bir süredir medyada yer alan haberler dikkat çekiyor. Buna göre dünya basını, Kuzey Irak’ta geziniyor, PKK kamplarını ziyaret ediyor ve örgüt temsilcileri ile söyleşiler gerçekleştiriyor.

Bu, elbette bir fırsat. Çünkü PKK ve bölgesel yönetim böylelikle propaganda imkanı buluyor. Yılan hikayesine dönen Türkiye’nin Kuzey Irak operasyonu, bir anda “Irak işgali” ya da “Kürtlere karşı savaş” girişimi olarak adlandırılıyor. Aynı zamanda PKK, “direnişçi örgüt”, üyeleri ise bağımsız veya özerk ‘Kürdistan’ ülküsü için çarpışan “gerillalar” biçiminde sunuluyor. Bir başka deyişle, hem Türkiye’deki hem de Kuzey Irak’taki Kürtlerin “baskı gördüğü” ve “Türkiye tarafından düşman olarak kabul edildiği” algılaması yerleştirilmeye çalışılıyor.

Eş zamanlı olarak, Barzani ve Talabani de “şiddete karşı olduklarını, PKK’nin silah bırakması gerektiği, örgütün AKP hükümetine silah çekmesini kabul etmediklerini” ifade ediyor. “Şiddetin, operasyonun, tehdidin ‘sorunu’ çözmeyeceğini” eklerlerken; “kaçırılan askerler için girişimde bulunabileceklerini, bunun için Türkiye’nin kendileriyle iletişime geçmesini beklediklerini” söylüyorlar.
Bunlar, bölgesel yönetimin ve PKK’nin propagandasından, “tanınma” çabasından başka bir şey değil. Barzani ve Talabani güvenilir kişiler mi? Sorunun yanıtı belli.

***

Atlanmaması gereken bir başka nokta ise, dünün aşiret reisleri, bugünün “muteber adamları”, “Terör neden bitirilemedi?” sorusuna "demokratik açılım yapılmadı” yanıtını veriyor. Bunun anlamı ise ilk olarak “Kürdistan” tanınmalıdan öte değil. Kürt sorununu’ demokratik yollardan çözmeyi” böyle tanımlıyorlar.

Tam da bu sırada, sözü geçen “demokratik çözüm”e bir “katkı” DTP’den geliyor. DTP’nin düzenlediği “Demokratik Toplum Kongresi”nin sonuç bildirgesindeki ifadeler bir hayli “ilginç.”

Abdullah Öcalan’dan “Kürt Halk önderi” diye söz edilen bildirgede, “özerk bölgelerden, bu bölgelerin kendi meclislerinden, adem-i merkeziyetçilikten, yeni anayasada bunlara yer verilmesi gerektiğinden” dem vuruluyor. Bu da “demokratik” açılım oluyor. Bildirge, federasyon isteğinin bir manifestosu gibi.

Bu arada “stratejik ortağımız” ABD ne yapıyor? Türkiye ile “PKK konusunda yardım karşılığında, İran’a uygulanacak yaptırımlara tam destek verilmesi” bağlamında pazarlığa hazırlanıyor.

Ancak ABD, PKK’ye karşı tam destek verir, kapsamlı bir girişimde bulunur mu? Türkiye’nin Kuzey Irak’a, PKK kamplarına harekât düzenlemesine “evet” der mi?

ABD, İran’a düzenleyeceği harekâtta, PKK kolu PJAK’ı kullanmayı tasarlamıyor mu? Ortadoğu’daki başka operasyonlar için istikrarlı ve kontrolü altındaki Kuzey Irak’a ihtiyacı yok mu?

O halde boş ve eşsözleri bırakıp, sadede gelmenin vaktidir…

Hiç yorum yok: