23 Kasım 2007 Cuma

BAKMAK VE GÖRMEK
ALİ BULUNMAZ

Bugün iktidarda dinci bir oluşum var mıdır yok mudur? Kilit nokta ve görevlere gerekli liyakate sahip kişiler yerine, yandaşlar ile tarikat-cemaat üyeleri getirilmekte midir? AKP, Türkiye’yi "benden olanlar-olmayanlar" biçimindeki ayrımla yönetmekte midir?

Hazırlanan yeni anayasaya iliştirilmeye çabalanan “türban özgürlüğü” marifetiyle, ülke nereye vardırılmaya çalışılmaktadır?

Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç.Dr. Şahin Filiz’in belirlemeleri bu anlamda çok önemli. Filiz’e göre “türban, dinin siyasallaştırılması için bir araçtır; bu birinci aşamanın ardından ikinci aşamaya geçilmiş ve siyaset dinselleştirilmeye başlamıştır.”

Geçtiğimiz aylarda tartışmaların merkezinde yer alan “mahalle baskısı” kavramlaştırmasının bu noktada “hafif kalacağını” belirten Filiz, “mikrofaşizm”in gözden kaçırılmaması gerektiğini ifade ediyor:

“İçte şeriat, dışta teslimiyet, vakıf yurtları, abi-abla örgütlenmesi, apartman-mahalle temsilcileri. Bu örgütlenmeyle uygulanan politika, kendinden olmayanı ‘ötekileştirme’ politikasıdır, bunun tam adı mikrofaşizmdir ve simgesi de türbandır.”

Şimdilerde imamlar hastanelerde çalışmak için başvuruda bulunuyor. Hemen her alanda imamlar köşe başlarını tutmuş durumda. AKP yandaşı tarikat-cemaat üyeleri her yerde. Ama bunu görmek gerek. Görmek için de bakmak.

***

Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok ne dedi?:

“22 Temmuz seçimlerinin ardından AKP’nin yeniden iktidar olması, Türkiye için bir şanstır. AKP, içimizden çıktı, demokratik teamüllerle çıktıysa, bu büyük şanstır. Yıllardır bizimle aynı görüşü paylaşan insanlar AKP’ye girdi, ne diyeceğiz bu insanlara?” (Akşam, 20.11.2007).

Özdemir Özok’un AKP ile ilgili yakın geçmişte söylediklerinin tam tersini dillendirmesi ne anlama geliyor? Ya Hâkimler ve Savcılar Yasası’nda “çağdaş yaşam anlayışı” ilkesinin dışta bırakılmaya çalışılması, Özok için ne ifade ediyor?

Bakmak ve olanın ötesini görmek önemli. Ama bazen, olanı görmek / görmek istemek bile imkânsızlaşıyor anlaşılan.

Şahin Filiz’in betimlediği “mikrofaşizm” ortada tüm çıplaklığıyla duruyor oysa…

Hiç yorum yok: