16 Ekim 2008 Perşembe

KÜRESEL KRİZ VE TRAJİKOMİK DURUM...
ALİ BULUNMAZ

IMF ve Dünya Bankası...

Dünyada yoksulluğu; kişiler ve ülkeler arası eşitsizlikleri gün geçtikçe derinleştiren iki kurum.

IMF Başkanı Robert Zoellick ve Dünya Bankası Başkanı Dominique Strauss-Kahn geçen günlerde ortak bir açıklama yaptı.

Küresel kriz nedeniyle yaptıkları açıklamanın özü şuydu:

“Yoksul ülkeler, krizden en büyük zararı görecek...”

***

Düşünelim, yoksul ülkeler kimdir, hangileridir?

IMF ve Dünya Bankası'nın sunduğu kredilerle, oluşturdukları tefecilik düzenine kapılıp giden, günden güne borçlanan ülkeler...

Tefeci iki kurumun başı diyor ki: “Dikkatli olun, en büyük hasar siz yoksul ülkelerde olacak...”

Akıllara zarar...

Kapitalizmin borusunu büyük birader ile beraber elinde tut, ülkeleri sömür ve yoksullaştır ve sonra da borsa spekülatörleri ile kimi sihirbazların yarattığı krizlerin ardından babacan edayla çık, uyarıları sırala...

İki kurumun başkanları sadece bununla yetinmiyor. Açıklamalarına şöyle devam ediyor:

“Zengin ülkeler fakir ülkelere yardımı kesmemeli...”

Fakir denilen; yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından zengin olan, fakat üretim yapmasına izin verilmeyen ülkeler...

Neymiş?

“Zengin ülkeler, fakir ülkelere yardımı kesmemeliymiş...”

***

İnsanlık, burada tam bir komedi oyununda gibi...

Emekçi, çalışan ve yoksulların sırtına her gün yeni yükler bindiren bir kriz...

Kriz olsun olmasın, bu kesimleri ve yoksul bırakılan ülkeleri sömüren düzen ve bu düzenin iki atlısı: IMF ve Dünya Bankası...

Bu iki kurumun başkanları ve yaptıkları açıklama...

Tam bir komedi.

Daha doğrusu, trajikomik bir durum...

13 Ekim 2008 Pazartesi

GÜÇLÜ OLMAK YA DA OLMAMAK…
ALİ BULUNMAZ

Neler görüyor neler geçiriyoruz?

Terörün acı yüzü…

Küresel ekonomik kriz…

Usulsüzlük, yolsuzluk, belge ve bilgiler eşliğinde süregelen tartışmalar…

***

Türkiye’de iktidar koltuğunda kim oturuyor?

ABD ve AB destekli “Ilımlı İslamcılar…”

Varolan sorunlara ve açmazlara karşı nasıl önlemler alınmış durumda?



***

“Devlet benim” diyen iktidar, sorunları bir kenara bırakmış, gücünü nasıl koruyacağına dair formüller üretirken pembe tablolar çizmeye devam ediyor.

“Küresel krizden etkilenmeyiz…”

“Şehitlerin kanı yerde kalmaz…”

“İstikrar devam ediyor…”

Bunlar, halkın gözünün içine bakarak söylenenler.

Peki, ya kapalı kapılar ardında neler konuşuluyor?

Orası meçhul…

Ama arif olan bilip anlıyor:

Ülkede durum pek de iyi değil…

Birbiri ardına kapanan iş yerleri, artan işsizlik, emek sömürüsü ve küresel aktörlerin Türkiye üzerinde oynadığı oyunlar…

Hepsi birer birer ortaya çıkıyor.

Faiz ve kredi köpüğüne boğulan, neredeyse tüm devlet kurum ve kuruluşları özelleştirilen, üretimden çok tüketime yöneltilen Türkiye’nin eli kolu bağlanıyor.

Bu ne demek?

Türkiye küçülüyor, daha da önemlisi kuşatılıyor.

İktidar ne diyor: “Sapasağlam ayaktayız, ülke olarak güçlüyüz…”

Kazanımlarını, kurduklarını ve geleceğini satıp savan hangi ülke güçlü olabilir?

Bir de bunun yanıtını bulsalar…