9 Ekim 2010 Cumartesi

Geçenlerde biri sordu "Neden yazıyorsun?" diye, öyle matah bir şey yazdığım da yok hani; en azından çok özgün, yaratı bağlamında bir şey değil benimkiler. Kitapları okuyup üfleyip hakkında kalem oynatıyorum o kadar...

Yıllar önce Sartre Edebiyat Nedir'de söylemişti: "Herkesin yazmak için bir nedeni vardır."

Ben de şöyle yanıtlayayım o zaman: Söyleyecek sözüm var, söz bitince yazı da bitecek.

Hepi topu bu işte...

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Milliyet Gazetesi'nin 14 Ağustos 2010 günkü haberi üzerine:


http://www.milliyet.com.tr/ozge-mumcu-babasinin-katledilmesinden-sonra-yasadiklarini-anlatti/turkiye/sondakika/15.08.2010/1276516/default.htm?ref=haberici



İkinci Datça Edebiyat Günleri'nde (12-14 Ağustos 2010), Edebiyatçılar Derneği'nin davetlisi olarak katıldığım toplantıda "Anne Babam Neden Öldürüldü?" başlıklı konu üzerine yapılan söyleşi 14 Ağustos günkü Milliyet gazetesinin internet sitesinde yer almış bulunuyor.

Haberin şahsımla ilgili olan ikinci bölümünde Hrant Dink'in öldürülüşüyle ilgili söylediklerime ilişkin, kimilerinden "ithamda bulunma" sonucunun çıktığı yönünde bazı eleştiriler geldi. Elbette her eleştiriye saygıyla yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum.

Zaten benim konuşmam da tamamen bir eleştiriye dayanıyordu. Hiç kimse veya hiçbir kurum, hiçbir eylemle itham edilmedi. Söz konusu olan şey, Türkiye'nin aydınlık yüzlerinden Hrant Dink'in birleştiriciliği ve barışçıl yaklaşımına dair birkaç kelime etmekti. Bunun dışında herhangi bir amaç taşımayan ve suikaste farklı bir açıdan bakmayı deneyen söyleşimle, bugün pek çok insanın "suçlu" ilan etmeye çabaladığı Dink'in yaptıklarını, yapmaya çalıştıklarını ve söylemini yansıtmaya; cinayetle ilgili yönlendirme olabileceğine inandığım bazı düşüncelerimi açıklamaya çalıştım.

Söz konusu konuşma bundan başka herhangi bir amaç taşımıyor.

Saygılarımla.



Ali BULUNMAZ