14 Kasım 2007 Çarşamba

ELDE NE VAR?
ALİ BULUNMAZ

Bush-Erdoğan görüşmesinin üzerinden on gün geçti. PKK’ye karşı “işbirliği” gündemiyle gerçekleşen toplantı sonrasında elde ne var?

ABD’nin Kuzey Irak konusunda Türkiye ile “stratejik ortaklık” kurması mümkün mü? PKK ile aynı kamplarda konumlanan ve aynı kaynaklardan beslenen, örgütün İran kolu PJAK’ı ABD, İran yönetimini zayıflatmak için kolluyor.

Bunun yanında Kuzey Irak, ABD için yeni üsler kurulmasına dönük görece sakin ve Ortadoğu’daki hâkimiyeti ile kalıcılığını güçlendirecek bir bölge. Dolayısıyla bu iki unsur bile, ABD’nin PKK konusunda Türkiye ile ne kadar “işbirliğine” girişeceğini gösteriyor.

5 Kasım’da gerçekleşen Bush-Erdoğan görüşmesinden çıkan “sonuçlar” ise tatmin edici değil. ABD’nin önerdiği istihbarat verilmesi, casus uçakları ile bilgi edinilmesi, “beklenenin” (?) uzağında. Özellikle ikinci seçenek de, kimi şüpheleri içinde barındırıyor.

Birincisi, casus uçaklarının Güneydoğu Anadolu bölgesi ile ilgili bilgi toplamayacağına dair güvence var mı? Söz konusu uçaklar, İran’a yönelik faaliyette bulunacak mı?

Bush-Erdoğan görüşmesine ilişkin sorular havada uçuşuyor. Bugüne dek Türkiye’ye terör konusunda herhangi bir yardımda bulunmayan ABD, neden şimdi “istihbarat” kartını ortaya attı?

Görüşmede “bilinen” gündemin dışında neler konuşuldu? İran’a yönelik yaptırım pazarlığı gündeme geldi mi? Bir başka deyişle, PKK konusunda “işbirliği” ve “destek” öneren ABD, aynı işbirliğini İran’a karşı da talep etti mi? Bunları bilemiyoruz. Bush-Erdoğan görüşmesinin, baş başa yapılan bölümünün tek tanığı, çevirmenlik yapan Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve neler konuşulduğundan; hangi sözlerin verildiğinden, Bush ve Erdoğan’dan başka, Babacan haberdar.

***

ABD’nin Irak’ta “istikrarlı” biçimde varlığını koruyabileceği en önemli bölge Kuzey Irak. Bir başka deyişle Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, ABD’nin müttefiki. Bu, gözden kaçırılmamalı.

Yine bugün ABD ile PKK aynı yolda ilerliyor. Bir diğer ifadeyle ABD, stratejik çıkarları için, PKK ile hareket etmek ve örgütün arkasında durmak zorunda.

Terör ile ilgili etkinlik / kontrol, görüşmeyle / görüşmenin kamuoyuna yansıyan biçimiyle bile, iyiden iyiye ABD’nin eline geçti. İstihbarat faaliyeti, sınır ötesi operasyonun ötelenmesi ve etkin mücadele, bundan böyle yalnızca ABD’nin istediği ölçüde gerçekleşecek.

Barzani-Talabani-ABD ve PKK işbirliği, kim ile kimin stratejik ortak olduğunun açık göstergesi. Dolayısıyla “üçlü mekanizma” ve “kırmızı hat” gibi söylemler, eylemi geciktirme ve kamuoyu baskısını azaltma taktiğinden başka bir şey değil.

Televizyonlarda, ABD casus uçaklarının mayın döşeyen teröristleri belirleyişi ve kampları gözler önüne seren görüntüler veriliyor. AKP yazar ve yorumcuları, televizyonlarda saatlerce konuşuyor; Bush ve Erdoğan gibi. AKP medyası, görüşme “sonuçlarını” ve sözü geçen görüntüleri, “zafer” olarak niteliyor.

Bu küçük oyunları ve büyük yalanları bırakıp; elde ne var, ona bakalım…

Hiç yorum yok: