16 Kasım 2007 Cuma

İNTERNETTE SANSÜR DÖNEMİ Mİ?
ALİ BULUNMAZ

Şubat 2007’de İngiltere’de bir tartışma, kamuoyunu epey meşgul etmişti. Bu tartışmanın merkezinde, “popüler kültür gençleri nasıl etkiliyor?” ve "teknoloji, internet kullanımı veya genel olarak popüler kültür, gençleri şiddet ve suça teşvik eder mi?” soruları bulunuyordu.

17-18 Şubat 2007’de Independent on Sunday’de yayımlanan haber ve makalelerde, bu konu ve sorular derinlemesine irdelenmişti. Varılan ortak nokta ise şuydu:

"Muhafazakârlar, kendi beğenmediklerini suçlayarak gençleri şiddete yönelttiğini belirtir. Bu tür toplumlar, başta sansür olmak üzere, bireyleri engeller. Sansür engel ya da önlem de değildir; aksine yeni teknolojilerle, sansürlenen görüntüler, daha etkili biçimde yayılabilir.”

Bu bağlamda, İngiltere’de internete sansür getirilmesine dönük görüşler, eleştirilmiş ve bunu uygulayan zihniyete yaklaşılmaması gerektiği ifade edilmişti.

Tartışmada sözü geçen ülkeler sıralanırken Çin, Vietnam, İran, Özbekistan, Suudi Arabistan, Suriye ve Maldiv Adaları öne çıkmıştı. Örneğin Çin’de, Tiananmen Olayları, dini ve siyasi grup ile ilgili siteler internet sansürünün taşıyıcısı durumunda. İran’da yine siyasi siteler gerekçe gösterilerek internete ağır bir sansür uygulanıyor. Suudi Arabistan’da da, porno ve siyasi siteler nedeniyle internete sansür uygulanmakla kalmıyor, aynı zamanda kullanıcılardan, özellikle porno siteler başta olmak üzere “sakıncalı” siteleri ihbar etmeleri yönünde form doldurmaları isteniyor. Aksi takdirde erişim imkânı verilmiyor. Suudi Arabistan, 2004’ten bu yana en katı sansür uygulayan ülkeler sıralamasında birinci sırada yer alıyor.

İnternette sansüre başvuran ülkelerin ortak özelliği, demokrasinin sekteye uğraması veya hiç bulunmaması.

***

Türkiye ise, “internette sansür” kuşkusu doğuracak kimi gelişmelerle karşı karşıya. 23 Mayıs 2007’de kabul edilen “5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” eliyle, çeşitli kısıtlamalar getirilmesi düşünülüyor.

Bu kısıtlamalara konu olan başlıca suçlar ise “internet ortamında Atatürk aleyhine işlenen suçlar, intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştırma, müstehcenlik, kumar oynanmasına imkân sağlama” şeklinde sıralanıyor.

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), sözü geçen suç unsurlarının takibi, bunlara yönelik yaptırımların merkezi haline gelecek. Telekomünikasyon İletişim Başkanı Fethi Şimşek’in, “23 Kasım’dan itibaren ihbar merkezinin kurulacağını” belirtmesi, internetin RTÜK’ünün doğuşunun habercisi gibi.

Şimşek, “sansür mü geliyor?” sorusuna, “kanunun verdiği yetkiyi sık kullanmak istemediğini; yetkiyi, ortada gerçekten yakıcı bir sorun / suç varsa kullanırım” yanıtını vermişti. Bu da kimi kuşkuları perçinlemişti.

Suç oluşturacak unsurların (örneğin müstehcenlik, fuhuş, çocuk istismarı..) sınırları, kapsamı ve ayrıntıları belirgin değil. Dolayısıyla muğlâklık, bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Bu bağlamda TİB, yetki ve sorumluluğu nerede başlayıp nerede bitecek? Daha da önemlisi TİB, yürütmenin etkisi altına girerek, kurumun içinde yer alacak kişilerin kültür anlayışına ve dünyaya bakışına göre uygulamada bulunma tehlikesi ile karşı karşıya değil mi? Bir başka deyişle, internet ortamında keyfiyete dayalı sansür dönemi mi başlıyor?

Son dönemde, yazılı ve görsel basında sıkça karşılaştığımız; gerekçesi, kapsam ve içeriği belirsizliklerle dolu sansür uygulamalarının bir benzeri, sanal ortamda da gündeme gelecek gibi gözüküyor.

AKP’nin girişimleri, gidişin böyle olduğunu gösteriyor.

Hiç yorum yok: