30 Mayıs 2008 Cuma

TÜRKİYE KUŞATILIYOR…
ALİ BULUNMAZ

AB Karma Parlamento Komisyonu oturumunda Olli Rehn, yine laiklik ile ilgili açıklamalarda bulundu:

- “Laiklik vazgeçilmezdir ve demokrasi ile beraber korunmalıdır.”

Bu açıklama, Rehn’in “demokratik laiklik” açılımının tazeliğini koruduğu bir döneme rastladı. “Demokratik laiklik” ne demek? Bu niteleme, “demokrasiye ‘aykırı’ ve ‘dayatılan’ bir laiklik mi var?” sorusunu gündeme taşıyor.

Aynı oturumda Lagendijk da “Türkiye’nin demokrasi ve laiklik gibi güçlü kozları bulunuyor; bu iki unsur arasındaki denge korunmalı” biçiminde bir açıklama yaptı.

Demokrasi ve laiklik arasındaki dengeyi, AKP’nin yandaş demokrasisinden yana bozanların başında AB gelmiyor mu?

AKP ve iktidar ortağı AB, laikliğin olmadığı veya edilginleştirildiği bir “demokrasi” yaratmaya çabalıyor. Peki, bu mümkün mü? Laiklik olmadan ya da laikliğin zayıfladığı noktada demokrasi varolabilir mi?

***

Aynı toplantıda konuşan Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın “Türkiye’de gayrimüslimler kadar Müslüman çoğunluğun da inanç özgürlükleri engelleniyor” sözü ve “laiklik dini özgürlükler içindir” ifadesi bize ne anlatıyor?

Öncelikle AKP hükümeti, her fırsatta Türkiye’yi AB’ye şikâyet etmek için kendince bir “neden” buluyor veya yaratıyor. Babacan’ın ifadeleri, bunun en güncel örneği.

Diğer taraftan Babacan’ın sözleri, yani “laiklik dini özgürlükler içindir” açıklaması, gerçekte AKP’nin laiklikten ne anladığını, laikliği nereye evirmeye çalıştığının da göstergesi.

Bu ifadeyi tamamlayan asıl beyan, bir televizyon programına katılan Dengir Mir Mehmet Fırat’tan gelmişti:

- “Biz tatbikatı SSCB ile bitmiş olan laikçi anlayışın temsilcisi değiliz. Laikçi anlayış da zaten laikliğe aykırı. Laiklik, dini her alandan çıkarmayı amaçlayan bir anlayış değildir.”

Fırat’ın bu sözlerinin altında yatan ne?

Dinciliğin, her alanda etkin kılınacağı bir yönetim şeklinin altyapısı hazırlanıyor. Zaten buna yönelik fiili durum yaratıldı. Devlet kurumları dinci ve tarikatçı-cemaatçi müritlerle dolduruldu.

***

AKP’nin, özellikle 22 Temmuz sonrası, hemen her icraatı laikliğin beline kazma vurmaya kilitlendi.

Kapatma davası nedeniyle, biraz da olsa laikliği hatırlayan AKP’nin, tabandaki uygulamaları tavanın zorunlu olarak sarf ettiği laiklikle ilgili sözleri bile yalanlar nitelikte.

AKP, Başbakan’ın dediği gibi “sessiz” bir “devrim" yaratıyor. Ama bu, aslında bir devrim değil, darbe; sivil darbe…

Bu darbenin belli başlı hedefleri var: Laiklik, siyasal ve toplumsal muhalefet, bağımsız yargı, üniversiteler, ordu…

AKP, kafasındaki Türkiye’yi hayata geçirebilmek adına, seçtiği hedefleri alabildiğine yıpratmaya ve dönüştürmeye gayret ediyor.

Beri yandan da, laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmakla suçlandığı kapatma davasının, kendi istediği gibi şekillenmesi veya bunu bir kazanca dönüştürmek için baskı kurmaktan sakınmıyor.

Örneğin ne diyor:

- “Türkiye’ye 25 milyon dolarlık yatırım bekliyorduk, bu riske girdi.”

- Demokrasi’ ve ‘istikrar’ tehlikede…”

AKP laiklik, demokrasi ve özgürlükle ilgili takıyyelerine, şimdilerde kapatma davasından hareketle yoğunlaştırılmış baskıyı da ekliyor.

İktidar ortağı AB de buna destek çıkıyor. Aynı zamanda AKP’ci “aydınlar” da, söz konusu girişimlere kol kanat geriyor.

Türkiye kuşatılıyor…

Hiç yorum yok: