2 Mayıs 2008 Cuma

SIKIYÖNETİM…
ALİ BULUNMAZ

1 Mayıs nasıl geçti?

Bu sorunun yanıtını verebilmek için, “1 Mayıs nasıl başladı?” diye sormak gerek… DİSK merkezine sabahın ilk saatlerinde gaz bombaları ve tazyikli su ile saldırmanın anlamı nedir?

Bunun tek bir cevabı var: Faşizm…

AKP hükümeti, gerek siyasal gerekse toplumsal muhalefeti etrafında istemiyor.

Sosyal “Güvenlik” Yasası’yla ilgili olarak işçi ve emekçilerin 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda karşı görüş bildirmesine ve 1977’nin, geniş katılımlı bir törenle yine aynı alanda anılmasını kabullenemiyor…

Varsa yoksa kuşatma, baskı ve şiddet; işçi ve emekçiye, onların bağlı bulunduğu sendika ve örgütlere tehdit, gözdağı ve ima…

***

Taksim Meydanı’nın sessiz ve sakin hali, ama öte taraftan İstanbul’un neredeyse her yanının güvenlik güçlerince ablukaya alınışı…

Bu manzaraya bakınca insanın aklına bir soru geliyor:

AKP’nin demokrasi ve özgürlük anlayışı ne?

AKP yandaş demokrasisi ve biat “özgürlüğünden” yana. AKP’ye taraf olmayan bertaraf olur! İktidar partisi için “özgürlük” ve "demokrasi" bununla sınırlı…

Yanıtını bekleyen, aslında bu çok da açık olan bir soru daha var: İşine geldiği zaman AB ölçütlerini öne sürer, işine gelmediğinde bu kriterleri ezip geçerken AKP, takıyyesini beyan etmiş olmuyor mu?

***

1 Mayıs’ta İstanbul, sıkıyönetim ve darbe dönemlerini aşan biçimde kuşatma altındaydı. Amaç, “ayakları” “başların” baskısıyla Taksim’e çıkarmamaktı.

“Orantılı” güç kullanılarak, hatta gerektiğinde hastanelerin ilkyardım servisleri ve kimi parti binalarına gaz bombası atılarak, işçi ve emekçiler de gaza boğularak amaç gerçekleştirildi…

Bu bir provokasyon değil miydi?

***

İstanbul’da 1 Mayıs’ta yaşananların sorumluluğunun işçi ve emekçilere yüklenemeyeceği; sorumluların AKP ve İstanbul Valisi olduğu açıkça ortaya çıktı…

Her ne kadar AKP’ci medya yaşanacak ve yaşananların sorumlusu olarak işçi ve emekçileri gösterse de, gerçek farklı. İşçi ve emekçi örgütlerinin Taksim Meydanı ısrarı, İstanbul’daki asıl provokatörlerin kim olduğunu açıkça gösterdi.

Beri yandan işçi ve emekçiler, 1 Mayıs’ta faşizm, şiddet ve baskının aktörleri ve onların yarattığı sıkıyönetim ortamıyla bir kez daha yüzleşti. AKP’nin mevcut “demokrasi” anlayışı ve “özgürlük” yaklaşımı sürdükçe daha çok yüzleşecek…

Her fırsatta Türkiye’yi AB’ye şikâyet eden, “AKP’nin demokrasi ve özgürlüklerin güvencesi olduğunu” söyleyen ikinci cumhuriyetçi, “liberal” ve AKP’ci yazar ve “aydınlar”, 1 Mayıs’ta yaşananlardan sonra hangi sözcükleri kuşanacak, o da ayrı bir merak konusu…

Hiç yorum yok: