14 Mayıs 2008 Çarşamba

HEDEFLER…
ALİ BULUNMAZ

AKP’nin öznitelikleri ne?

- Takıyyeci, dinci, yandaş kayırıcısı, çoğunlukçu, demokrasiyi araç olarak gören, özgürlüklerden kendi yaşam tarzının egemen kılınışını anlayan…

Say say bitmez…

AKP sütre gerisinden, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerleriyle mücadeleye girişmiş durumda. Tam işi kılıfına uydurduğunu sanırken, yüzüne gözüne bulaştırdığı, açık verdiği zamanlar da oldu.

İşte türban düzenlemesi ve sonrasında yaşananlar…

İşte sivil darbe anayasası…

İşte parti kapatma sürecinde görüp işittiklerimiz…

Ve “yargı reformu” adı altında, AKP’ye “zorluk çıkaran” yüksek yargıyı siyasallaştırma çabası…

AKP’nin önde gelenlerine sorsanız, tüm bu mücadele alanları ve o minvalde gerçekleştirilenler daha “demokratik”, daha “istikrarlı” ve “özgürlüklerin” egemen olduğu bir Türkiye için yapılıyor…

Ama gelin görün ki kazın ayağı başka. İşin içinde kutlu hedefler var: “Ilımlı İslami” yönetim biçimi, AKP yandaşı kadroların tüm birimlerde etkin ve yetkin; hatta tek söz sahibi olması gibi…

***

AKP bu kutlu hedefleri gerçekleştirme uğruna siyaseti kendi çekip çevireceği bir biçime soktu.

Yargının siyasallaşması ve yandaşlarını, burada da egemen kılmak için düğmeye bastı.

Toplum dincilik, takıyyecilik ve sadakacılık yoluyla AKP’nin istediği şekilde hızla muhafazakârlaştırılıyor. Ekonomide ve medyada AKP’nin aslanları boy gösteriyor.

Bu ortamda, Türk insanının zihnine kazınmaya çalışılanlar da ilginç:

- “AKP yoksa ‘istikrar’ da yok”

- “AKP kapatılırsa 'demokratikleşme' sekteye uğrar”

- “AKP vazgeçilmezdir.”

***

Tüm bu algılamaları, Türk insanının zihnine AKP ile beraber kim yerleştirmeye çabalıyor?

AKP’nin iktidar ortağı AB ve onun komiserleri…

Bu komiserler ve onların iş gördüğü ekip, Türkiye’ye baktığında ne görüyor?

- “Türkiye, Avrupa için önemli bir köprüdür.”

Peki, bu temsilci veya komiserler, ortağı AKP’ye Türkiye’nin AB’ye girişiyle ilgili bir tarih veriyor mu? Hayır…

Ama on yıllardan bahsediyor, “reformlara ağırlık verin” talimatını eksik etmiyorlar. “Demokratik laikliği etkin kılın”, “yargı reformu yapın”, “iktidarımıza karşı gelişen toplumsal ve siyasal muhalefeti usulünce bertaraf edin” diyorlar…

Ama AB’ye giriş için tarih vermiyor, ucunu açık bırakıyorlar…

Beri yandan yargıdan siyasete, ekonomiden hak ve özgürlüklere kadar her konuda Türkiye’nin iç işlerine karışıyorlar.

Olli Rehn ne diyor?

- “Türkiye aday ülke olduğu için, AB çok fazla tarafsız kalamaz…”

***

AB taraftır, doğru. Fakat AKP taraftarıdır. AKP’nin de ne yapmaya çalıştığı da ortada.

Ne AB ne de AKP, Türkiye’de demokrasiden, hak ve özgürlüklerin genişlemesinden yanadır.

AKP, AB ölçütleri ve reformları maskelemesini kullanarak amacına ulaşmaktan; AB ise köprüden geçerken alabildiği kadarını almaktan yana.

Alacaklı ve vereceklinin en belirgin ortak hedefi ise belli: Dikensiz gül bahçesi…

Türkiye’de yaşanan, bunun sancısıdır…

Hiç yorum yok: