28 Mayıs 2008 Çarşamba

YIKICILAR… (*)
ALİ BULUNMAZ

Bugün aydınlık yüzlerle, aydınlık günleri özlüyoruz; her yanımızı saran bungunluğa inat. Kertenizi oynamış hayatımız, kavramlarımız ve duyarlılığımızla yürümeye çabalıyoruz.

Hemen yanı başımızda olup biteni biliyoruz, bir Metin Altıok şiirindeki gibi…

“yıkıcılar geldiler, çatıdan başladılar / kiremitleri topladılar birer birer / tahtaları söktüler, kanırtıp çivileri / ellerinde keserler.”

Şimdilerde hukuk tanımazlığın adı “adalet”, yolsuzluk ve vurgununki ise “kalkınma.”

“En az üç çocuk doğurun” öğüdüyle kendilerine biat edecek ve “hedef” için hazır kıtalar yetiştirmenin telaşındalar.

“Katili affetme yetkisi maktulün varislerine aittir” sözünün altında yatan “düşünme” biçimi de, bunu tamamlıyor…

“yıkıcılar geldiler / çıkardılar kapı ve pencerelerin pervazlarını / kör gözleri ve açılmış ağzıyla / kaldı temelleri üstünde umarsız ev / sıra balyozlardaydı artık / çelik iskeletini evin ortaya çıkarmak için.”

Belki de en önemlisi, geçmişi silmek için, yalnızca bedenleri değil, kafaları köleleştiriyorlar…

“yıkıcılar geldiler / düştü gürültüyle yüzü köhne evin / göründü bazı odaları ve iç duvarları / ayrı renklere boyanmış sofası, isli mutfağı / bir kesit kalmıştı geriye şimdi o evden / eski bir yaşantıyı simgeleyen.”

“yıkıcılar geldiler, yıktılar bütün duvarları / yalnız temel kaldı geriye ve birkaç tuğla kırığı / iş araçlarındı artık / bir canavar ağzıyla deşmek için toprağı / ve temizleyecekler kazılan yerlerde / bizden kalan balçığı.”

Evet, yıkıcılar geldi; tam burada, hemen yanımızda ve yaşamımızın ortasında. Bütün fütursuzluğu ve riyakârlığıyla.

Ellerinde balyozları, fitili ateşleyecek tasarıları, yandaş ve sözcüleriyle satarak, karalayarak, silerek, bozarak, yalnızlaştırarak; baskı kurup korkutarak geldiler.

Yıkıcılar…

Boyun eğecek miyiz?

(*) Cumhuriyet, 12.03.2008.

Hiç yorum yok: