22 Ekim 2007 Pazartesi

SORULAR…
ALİ BULUNMAZ

Hakkari Dağlıca’da kurulan pusu kaçıncı? Orada şehit edilen askerler, Türkiye’deki şehitlerin toplamını kaça dayandırdı? Türkçede güzel bir deyiş var; “ya sayı saymayı bilmiyorsun ya da hiç dayak yemedin.”

Şehitlerin adını “kelle” koyanlar, denetlemekte zorlandıkları basına “olayların kışkırtıcı biçimde verilmemesi gerektiğini” öğütledi! Kontrol altındaki medyada ise garip bir telaş var.

Birkaç hafta önce, bazı köşeleri “süsleyen” yorumların kesişme noktası “tezkere TSK’nin elini güçlendirir, demokrasi askıya alınır” idi. Sivillerin öldürülüşü ve 15 askerin şehit edilişinin ardından aynı “yorumlara”, “bu saldırılar acaba PKK’nin işi mi, yoksa sınırötesi operasyonu meşrulaştırmak isteyen güçlerce mi düzenlendi” imaları da eklendi. Tezkere geçince aynı ekip “aman bunu hemen kullanmayın, demokratik yolları ötelemeyin” diye iktidara çağrı yaptı.

Tezkerenin onaylanışının ardından başbakan ne dedi?: “Tezkere operasyon anlamına gelmez.” Bu söz, AB ve ABD’nin “Türkiye Kuzey Irak’a girerse zararlı çıkar” düşüncesiyle birlikte, tezkereyi sakatlamıyor mu?

***

Kabul edelim ki artık güney komşularımızdan biri ABD’dir ve “Kürdistan” adıyla devlet kurmaya çalışanların da “stratejik ortağıdır.” Hakkari Dağlıca saldırısı sonrası toplantı yapan Barzani ve Talabani, Türkiye’nin olası operasyonu halinde “ülkemizi savunuruz” demedi mi? Bu cesaretin kaynağı, “stratejik ortakları” ve Türkiye’nin “stratejik ortağı” ABD değil mi?

Sorular bunlarla da bitmiyor. Habur sınır kapısı neden kapatılmamaktadır? Dubai’de imzalanan antlaşma, tezkerenin kullanılmasına engel midir?

Kuzey Irak’a ucuz elektrik verilerek kime ileti gönderilmektedir? Türkiye’de PKK ile ortaklık kuran tarikat, cemaat ve aşiretler hangileridir?

ABD bugün, Kuzey Irak’ta PKK’yi koruyup kollarken, Türkiye ile “stratejik ortaklık” nasıl bir çelişkidir? Türkiye’nin ABD’ye yardım için Afganistan ve Lübnan’da bulundurduğu askerler nasıl oluyor da hala oradadır?

Hakkari Dağlıca’daki saldırının ertesi günü, geçtiğimiz yıllarda Dubai’de Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmemesine yönelik anlaşma imzalamış olan şimdinin Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın “diplomatik yolları zorlayacağız” açıklamasını takiben, Talabani’nin “PKK eylemlerine ara verecek” sözü ciddiye alınabilir mi?

***

İktidarın “soğukkanlı olmalıyız” ya da “kan yerde kalmayacak” türünden açıklamaları, gösterilemeyen siyasi kararlılık ile çarpık “stratejik ortaklığın” kaybettirdiklerini geri getirebilir mi?

Kararlılığın gösterilmesi için 5 Kasım’da Bush ile yapılacak görüşme mi bekleniyor? Anlaşılan tezkerenin kullanılmasına ilişkin bir “tezkere” de Bush’tan almak gerekiyor. Peki, o güne kadar yeni bir saldırının olmayacağının güvencesini kim verebilir, "PKK terör örgütü değildir" diyen Barzani mi ? Yoksa "PKK liderlerini Türkiye'ye teslim etmeyiz" diyen Talabani mi?

Öyle bir komedi ki bu, kimse gülemiyor bile…

Hiç yorum yok: