3 Ekim 2007 Çarşamba

EĞRİLER VE DOĞRULAR -II
ALİ BULUNMAZ

Türkiye’nin medyatik bir başka önemli tartışması “mahalle baskısı.” Herkes bu tartışmada bir şeyler söyledi / söylüyor ama “mahalle baskısı nedir?” diye soranların sayısı da oldukça az.

“Mahalle baskısı”, Şerif Mardin’in “sivil toplum kuruluşu” biçiminde tanımladığı ve din sömürgenleri içinde barındıran, ticaret-siyaset bileşimiyle palazlanan tarikatların kotardığı; dini, çıkar ilişkilerinde ve taraftar toplamada araç olarak kullanma, kendisine benzemezi cendereye alma veya “ötekileştirme” harekâtı değil mi? Din kurallarından ya da dinin, bu gruplara üye ve bunların başındaki “hocaların” yorumundan devşirilen oluşan yaşama biçiminin dayatılması şeklinde tanımlanamaz mı “mahalle baskısı”?

Bugün “uzlaşı”, “hoşgörü” ve "özgürlük” maskelemesiyle dincilik pazarlanmıyor mu?

Abdullah Gül’ün Basın ve Halkla İlişkiler Başdanışmanı, Milliyet’te yayımlanan söyleşisinde ne diyor?: “Amaç, herkesin aşırılıklarından arınıp birbirini anlamaya başlayacağı uzlaşı ortamı yaratmak.”

Dinci zihniyet ve ikinci cumhuriyetçiler için günümüzün “aşırıları”, Atatürkçüler ve gerçek (sorgulayıcı) aydınlar değil mi?

İmam-Cemaat İlişkisi
“Mahalle baskısı”
denen şey, şimdilerde iktidar baskısına dönüşmüş durumda. Bir başka deyişle, bu artık siyasi baskıya evrildi.

Dinci oligarşinin açtığı gayya kuyusuna sürüklenişimizin nedeni, kimyası değiştirilen / değiştirilmeye çalışılan toplumun, imamdan çok imamcı olmaya yönelmesidir. Yarın bir gün, AKP iktidarının yaptıklarından memnun olmayan / olmayacak ve illüzyona kapılan büyük bir kitle, yönlendirme ve baskıyla daha köktenci açılımlar isterse, günümüzün yöneticileri bunu engelleyebilecek mi?

Dinciliğe, etnik ayrımcılığa ve “ılımlılığa”, “demokrasi” diye destek veren “aydınlar”, gelecekte yaşanabilecek gerilim ve çatışma ortamında, “biz bunu istememiştik” şeklinde pişmanlık duyarsa, o zaman ne olacak?

Gerçek aydınları, üniversiteleri, Atatürkçüleri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerini savunanları “öteki” haline getirmeye çalışanlar; ABD’nin giydirmeye çabaladığı “ılımlı İslam” etiketli deli gömleğinin yol açacağı sonuçları öngörebiliyor mu?

Türkiye bir cemaat toplumu ve bir ümmet mi olacaktır? Yoksa çağdaş, laik ve demokratik bir yapıda yaşamaya devam mı edecektir? Gerilim ve çatışma ortamına mı sürüklenecek yoksa geçmişten bugüne olduğu gibi barış içinde mi varolacaktır? Tartışmanın nirengi noktası budur…

Hiç yorum yok: