23 Nisan 2008 Çarşamba

“ORTAK AKIL” VE “UZLAŞMA” LAKIRDILARI…
ALİ BULUNMAZ

Bugün 23 Nisan…

23 Nisan 1920’de TBMM açılmıştı. Yani ulusal egemenliğin simgesi olan meclis…

Bunun anlamını kavrayabiliyor muyuz? Bugün ulusal egemenliğimiz ne durumda? Türkiye Cumhuriyeti gerçek bir ortak akıl ve uzlaşma ile kurulmuştu. Bugün durum nedir?

Hemen her yerde “ortak akıl” ve “uzlaşma” söylemleri yankılanıyor. Kim kiminle hangi “ortak akılda” buluşacak? Kim kiminle hangi konuda “uzlaşacak”?

Bu bir yanılsama mı, aklı başında bir istem mi? Yoksa asıl hedef ve sorumluların göz ardı edilmesini sağlayacak; duyguları cezbeden bir oyun mu?

***

Ortaklık, birlik ve bütünlük aydınlanmanın; aydınlanma düşüncesinin boy verdiği dönemlerden günümüze ulaşan öğeler. 20. yüzyılla birlikte faydacı Anglo-Sakson düşünce siyaset ile sosyal yaşama hızla nüfuz ederken, kimi zaman aydınlanma değerlerine saldıran kimi zaman da bu değerleri kendine göre dönüştürüp kullanan “postmodernite” ile beraber tüm ortaklıkları, evrensellik ve onun ortaya koyduklarını söküp atmaya yöneldi.

20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren serpilen “küreselleşme” söylemi, “postmodernlikle” birleşince ortaklıklar yerine farklılıklar; evrensellik yerine evrensel gibi sunulan ve aslında, belirli yerelliklerin dünyaya dayatıldığı bir “sistem” doğdu.

Burada yerel-küresel-evrensel gerilimi baş gösterdi. Yerellikler parlatıldı, bunlar üzerinden ayrışma ve çatışmalar filizlendi.

Aydınlanmanın yeşerttiği ortaklıklar kıyasıya eleştirildi. Yaratılan sorunlar büyüdü; farklılık ve yerellik fetişizmi ile evrensellik gibi sunulan küreselleşme, kendi yarattığı sorunlara çözüm üretme noktasında tıkandı. Şimdi “ortak akıl” ve evrensel ilkeler ağır ağır gündeme getirilmeye başlandı.

***

Modernleşmesine ket vurulmak adına elden gelen arda konmamış Türkiye’ye de, “postmodernite” ve onun üzerine inşa edilen küreselleşme söylemi, pek çok açmaz karşısında adeta bir çözüm gibi sunuldu.

Günümüzde “ortak akıl” yaklaşımının gürbüzleşmesi de bu anlamda boşuna değil. Ama “hangi ‘ortak akıl?” veya “hangi ‘uzlaşma?” diye sormadan edemiyor insan…

Çünkü hemen her fırsatta farklılıktan, ayrışma ve biz-onlar bölünmesinden; bundan doğan gerilimden ve tüm bu yapıdan yararlanma gayretinin bulunduğu bir ortamda, kimin kiminle hangi “ortak akılda” buluşacağı veya “uzlaşacağı” da ayrı bir tartışmayı önümüze koyuyor.

Türkiye’nin ortak değerlerini, “son kullanma tarihi geçmiş”, “durağan”, “gelişime kapalı” ve “faşizan” diye yaftalama kolaycılığına başvuranlar, “ortaklıktan” ya da “uzlaşmadan” nasıl bahsedebiliyor?

“Postmodernizmin” ne pahasına olursa olsun çözüm üretmeyen “eleştiri” düsturundan hareket edenler, siyasette veya sosyal yaşamda tıkanıklık belirince “ortak akıldan” söz açıyor. Bu bir komedi değildir de nedir?

O zaman burada bir aksaklık gün yüzüne çıkıyor: Ya aydınlanma değerleri ve dolayısıyla Türkiye’nin kurucu unsurları sahipleniliyor ya da takıyye yapılıyor.

Aslına bakılırsa ikinci seçenek burada kendini gösteriyor. Çünkü aydınlanma değerlerini şeklen “benimsemek”, onları sloganlaştırıp takıyyenin yoluna döşemek ve hedefe gidilen süreçte araç kılmak son derece sırıtıyor. İnandırıcı olamıyor…

Nihayet, evrensellik yerine yalnız yerellik, ortaklık yerine farklılık ve ayrışma baş tacı edilince, “ortak akıl” ve “uzlaşı” türünden yaklaşımlar da havada kalıyor.

Daha da önemlisi hedef saptırarak, sorunların failini değil; o sorunlardan birebir etkilenenleri sorumlu gösterip, göreve çağırıyor.

***

“Ortak akıl” ve “uzlaşma”, “istikrar”ın ve yandaş demokrasisinin devamını sağlayacak “çözüm” biçiminde dayatılıyor.

Bir zamanların en uçlarda gezinen figürlerinin ve kimi omurgasız kalem erbaplarının, “ortak akıl” ve “uzlaşma” istekleri, tatlı ve gülünç bir lakırdıdan öteye geçemiyor.

Çünkü “ortak akıl” ve “uzlaşma” söylemi, iktidarın yörüngesindeki bir eylem tasarısından başka bir şeye hizmet etmeyecek bir çerçeve sunmakla kalmıyor, aynı zamanda iktidarın hukuk tanımaz edimlerini meşrulaştırma tasarısını da içinde barındırıyor…

***

23 Nisan 1920’den, 23 Nisan 2008’e…

Ulusal egemenlik ve bağımsızlığın simgesi TBMM’deki çoğunlukçu iktidarın meclis dışındaki fahri sözcüleri, 2002’den bu yana Türkiye’de akıl almaz boyuta ulaşan hukuk tanımaz zihniyet ile bundan kendilerine düşen payın devamı için siyasal ve toplumsal muhalefete, iktidara “uzlaşın” ve “ortak akılda buluşun” şeklinde dil döküyor…

Üzerinde “uzlaşılacak” olan ne?

“Ilımlı İslam”ın Türkiye’de egemen olması. Buna yönelik bir yaşam şekli.

Kısacası mevcut iktidarın ve onun ortaklık kurduğu herkesin dayattığı her şey…

Durup bu manzara karşısında berrak bir zihinle düşünmeli…

Hiç yorum yok: