9 Nisan 2008 Çarşamba

HANGİ TÜRKİYE, HANGİ AB? (II)
ALİ BULUNMAZ

AKP’ye kapatma davası açıldığı günden bu yana, AB’nin özellikle vurgu yaptığı birkaç nokta var:

- “Türkiye’de oy çoğunluğuyla iktidara gelmiş bir parti, ‘yargı darbesiyle’ kapatılırsa bu, AB müzakerelerinin gözden geçirilmesine neden olur”
- “Katı laik Türk yargısı, demokrasinin işleyişine darbe vuruyor”
- “Başsavcının iddianamesine ‘ılımlı laikler’ bile karşı çıkıyor”
- “Muhafazakar Kemalist kesim, AKP’yi kapatarak kendine hareket alanı yaratmaya çabalıyor”
- “Demokrasilerde parti kapatma söz konusu değildir”

***

AB ülkelerinde parti kapatma söz konusu değil mi?

İspanya ve Almanya kapatmaya nasıl bakıyor?

Şimdilerde Almanya’da, Nasyonal Demokrat Parti (NDP)’nin kapatılması gündemde. Dolayısıyla parti kapatma girişimi, AB için de geçerli. Almanya, bu konudaki en taze örnek.

Ancak AB yetkilileri NDP’nin kapatılma girişimini hukuki ve demokrasiye uygun olduğunu ima eden açıklamalar yaparken, Türkiye’de AKP’nin yargılanması bile neredeyse tüm bunlara aykırıymış gibi bir hava yaratıyor.

Çünkü Türkiye yabancı yatırımcıların yüksek faiz nedeniyle, en rahat para kazandıkları ülkelerin başında geliyor.

Aynı zamanda AB’nin Türkiye’den isteyeceği daha çok şey var.

***

Almanya ve İspanya’da partilere kapatma davası açılır ve partiler kapatılırken, Türkiye’de AKP’ye dava açılınca bu “yargı darbesi” ya da “demokrasi açısından ham olma” şeklinde nitelenecek.

Bu “mantığın” açıklanabilecek bir yanı var mı?

AKP’nin yargılama sürecini durdurmaya yönelik anayasa değişikliği girişimleri de AB yetkilileri tarafından son derece “hukuki” ve “demokratik” sayılması nasıl değerlendirilmeli?

O halde “hangi Avrupa?” diye sormak zorunlu.

Demokrasinin ve hukukun üstünlüğünden yana olan mı, yoksa kendi çıkarları için bu iki kavramı istediği gibi kullanarak AB’ye aday ülkelerin iç işlerine ve yargısına karışmayı görev bilen bir Avrupa mı?

Hiç yorum yok: