7 Nisan 2008 Pazartesi

HANGİ TÜRKİYE, HANGİ AB? (I)
ALİ BULUNMAZ

İzmir, Expo 2015’i neden kaybetti?

AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, buna hemen imalı bir yanıtı vardı: “İzmir’in yarışı kaybetmesinin, Türkiye’de son dönemde yaşananlarla bir ilgisi var mı, bu çok tartışılacak.”

Fırat’ın ima ettiği şey, AKP’ye açılan kapatma davası. Ancak Fırat, İtalya Başbakanı Prodi’nin oylama öncesinde söylediklerini hiç dile getirmedi. Ne demişti Prodi?

“Türkiye’de son yıllardaki anti laik gelişmelere ve dinsel fundamentalizme karşı, kadınların hak ve özgürlükleri için bize oy verin.”

Türkiye’de laiklik karşıtı eylemler ve kadına yönelik negatif ayrımcılık, AKP iktidarıyla artmadı mı?

***

31 Mart günkü Vatan gazetesinin birinci sayfasındaki fotoğraf ve haber, bize ne anlatıyor? Kara çarşaflı, cübbeli ziyaretçiler, tekbir ve ilahilerle Çanakkale Şehitler Anıtı’nı geziyor…

Ya Çin’in hazırladığı Olimpiyat Kitapçığı’nda yer alan, olimpiyat meşalesinin getirildiği İstanbul’u tanıtan türbanlı kız çocuğu fotoğrafına ne demeli? Bu kare, İstanbul ve Türkiye’yi mi resmediyor?

Unutmadan, yabancı ajanslar AKP’nin kapatma davasının Anayasa Mahkemesi’nce kabulünü abonelerine hangi fotoğraf eşliğinde servis etti?

Türbanlı ve kara çarşaflı kadın fotoğraflarıyla…

***

Türkiye, dünyadan nasıl görünüyor? Yukarıdaki örnekler bunu açıkça ortaya koyuyor aslında.

AKP, iktidar olduğu günden beri Türkiye’de dincilik hızla yayıldı, kadrolaştı ve toplumun yapısı değişmeye başladı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, “AKP laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldi” diyerek kapatma davası açınca hem AKP hem de AB, yargıya yönelik inanılmaz bir saldırı başlattı.

Öyle ki “yargı darbesi” tanımlaması, AKP yandaşları ve AB yetkilileri tarafından sıkça kullanılır oldu. AB, kapatılmaması için AKP’ye destek harekâtına girişti. Olli Rehn, Lagendijk ve diğer AB önde gelenleri AKP’ye kol kanat gerdi.

Yurtsever ve duyarlı insanların kafasını, yanıtı belli sorular meşgul ediyor:

Adı geçen yetkililer, neden AKP’ye bu kadar destek çıkıyor?

AB için Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğünün varolması önemli mi, yoksa işe yarar bir iktidar mı isteniyor?
***

Avrupa basını da, Rehn ve Lagendijk ile Türkiye’deki AKP yandaşlarının ağzıyla yayın yapıyor.

Örneğin Le Monde’daki yorumlar, daha öncekilerden farksız:

- “AKP’ye açılan dava ‘yargısal bir darbe’dir.”
- “Türkiye’de İslamcı muhafazakarlar ile laikler arasındaki mücadele kızışıyor.”
- “İlerleme kaydeden ve istikrar sağlayan AKP’nin kapatılma girişimi, Türkiye’deki demokratik olgunluğun sorgulanması demek. Türkiye bu girişimle, kurumlar arasında yaşanabilecek, sonu kestirilemeyen bir gerilimin içine girebilir…”

***

Türkiye’deki gerilimin kaynağı kim?

Her fırsatta “biz hiçbir zaman gerilimin tarafı olmadık” diyen Tayyip Erdoğan, partisinin tüm ülkeye yaydığı gerilim ve ayrıştırma zihniyetini elbette görmezden geliyor…

Son dönemde “liberal aydınlar” ve dinci basının dilinden düşmeyen “kapatma davasının Avrupa ülkelerindeki demokrasiyle uyuşmadığı” görüşü ne derece gerçekçi?

AB içinde, dinci örgütlenmeyle iktidarını güçlendiren veya güçlendirecek bir siyasi partiye nasıl yaklaşılır?

AB, baktığında hangi Türkiye’yi görüyor?

Daha da önemlisi Türk halkı, hangi Türkiye’de yaşamak istiyor?...

Hiç yorum yok: