4 Haziran 2008 Çarşamba

NEREDEN NEREYE…
ALİ BULUNMAZ

Dün Avrupa değerlerine demediklerini bırakmayanlar, bugün AKP’nin kapatılma davası karşısında AB’nin takındığı “demokratik” ve “hukuktan yana” tavra “gerçekçilik” diyor.

Bir başka ifadeyle AKP, iktidar sevicileri ve yandaş demokrasisinin neferleri, AB’nin Türk yargısına gözdağı verişine hiç ses çıkarmıyor.

Hem AB hem de ABD’nin Türkiye’ye “demokratik müdahalede” bulunması gerektiğini savunanlar da, Türkiye’nin “kendi başına bırakılmamasını”; bağımsız ve onurlu bir geleceğe sahip olmamasını “realizm” şeklinde niteliyor.

Akıllarda bir soru: Acaba AKP’nin çekirdek kadrosu, gerçek tabanı ve geçmişin radikal dinci, günümüzün “demokrat” ve “ilerici” kalemleri, Avrupa’nın felsefi, kültürel ve siyasal değerlerini içselleştirdi mi?

Yoksa AB savunuculuğu, “demokrasi” ve “özgürlük” adı altında; “demokratik laiklik”, “hoşgörü” ve “fikir özgürlüğü” söylemi arkasında kimi amaç ve hedeflere, çevreden dolanarak ulaşma mı düşleniyor?

“Demokrasi laiklikten önemlidir” ifadesi neyi gizliyor? Bunu sahiplenen dinci ve takiyyeci zihniyet, laiklik olmadan demokrasinin hayat bulamayacağını kasıtlı biçimde atlamıyor mu?

Türkiye’de “demokrasi” ve “özgürlük” kelimelerini dilinden düşürmeyen dinci-cemaatçi güruh, “imtiyazlar kalkacak, elit iktidarı yerine bütünüyle ‘millet iradesi’ hâkim olacak” derken neyi amaçlıyor?

Bugün “AB yolunda ilerlediklerini” söyleyenler, aynaya bakıp şunu düşünmeli: Ben Avrupa’nın yüzyıllar süren demokrasi; kilise egemenliği yerine akıl ve bilimin üstünlüğü savaşımının ve çağdaşlık düşüncesinin neresindeyim? Bu mücadele ve sonrasında elde edilen kazanımların farkında mıyım?

Günümüzde bağımsızlığı, onuru, laikliği, gerçek demokrasiyi ve aydınlanma değerlerini savunanları “gerici”, “statükocu”, “muhafazakâr”, “imtiyaz isteyen elit” gibi sıfatlarla ananlar nereye varmak niyetinde?

Cemaat-tarikat egemenliğine ilişmek, AB’nin isteklerine koşulsuz biçimde evet demek ve demokrasiyi yandaş demokrasisine eşitlemek ilericilik midir? Çağdaşlık mıdır? Bağımsızlığı ve düşünce özgürlüğünü savunmak mıdır?

Kavramlar, izler ve sözler birbirine karıştı. Türkiye, hem içeride hem de dışarıda kendi hedeflerini ne olursa olsun gerçekleştirme amacıyla çıkarlarını korumaya girişenler tarafından kuşatılmış durumda.

“Muhafazakâr demokratlar” ve yandaşları “ilerici”; bağımsızlığı, onuru ve aydınlanmayı özümseyen ve savunanlar ise “gerici.” Neredeeen nereye geldik!...

Hiç yorum yok: