6 Haziran 2008 Cuma

“KONUŞMAYIN…”
ALİ BULUNMAZ

Türkiye’de yasadışı veya keyfi dinleme-izleme var mı?

Herkesin dilinde bu soru. Gündemin baş sıralarında bu yer alıyor.

Yargıçlar, siyasetçiler, iş dünyası, öğrenciler, öğretmenler, muhalifler, sade vatandaş… Hep bu sorunun peşinden gidiyor. Yanıt hatta hesap bekliyor.

İçişleri Bakanı başta olmak üzere hükümet, bağıra çağıra ve “hitabet sanatı” öfkeyle dinleme-izleme iddialarını yalanlasa da; belgeler, açıklama ve kimi kanıtlar başka şeyler söylüyor.

***

Sorular da çatallanıyor:

- Yasadışı dinleme-izlemeyi yapan kim ya da kimler?

- Bu izlemenin, devlet içindeki F tipi örgütlenmeyle ilgisi ne boyutta?

- Kim, ne kadar zaman ve hangi derinlikte yasadışı dinleme-izlemeye alındı?

- Ayyuka çıkan yasadışı dinleme-izlemeler, haberleşme hak ve özgürlüklerinin çiğnenmesi demek değil mi?

Güvenlik güçleri izleme-dinleme için gerekçeleri sıralıyor:

- Terör, güvenlik, istihbarat….

Bu gerekçeler kolaylıkla keyfi; herhangi bir olaya dayanmayan yasadışı dinleme-izlemeye, yasal gibi görünen bir kılıf olabilir mi?

Bir önemli soru daha: Söz konusu kabarık yasadışı dinleme-izlemenin varlığı, Türkiye’yi bir polis devleti olma yoluna mı sokuyor?

Bu yasadışı dinleme-izlemeler kime hizmet ediyor?

***

Varolan yasadışı dinleme-izleme harekâtı bir korkunun eseri. Korku, korkutma gibi bir yöntemi güncelliyor.

Susan, bildiğini saklayan ve bilgi edinme hakkının ötelendiği bir toplum modeli yapılandırılmaya çalışılıyor.

“Demokrasi”, “özgürlük” ve “insan haklarından” dem vuranlar, “benim dinleyicim iyidir” mantıksızlığıyla mı hareket ediyor?

Biraz öyle gibi. Çünkü “daha önce de başkaları dinlemişti” savunması, işi sulandırmaktan hatta örtbas etmekten farksız…

Bunun, demokrasi ve özgürlükle bağdaşır tarafı var mı?

***

Yasadışı dinleme-izlemeyi önlemek mümkün mü?

Kanunlar uygulanır, sorumlular ortaya çıkarılıp, tüm bunlar kamuoyunun bilgisine sunulursa elbette önlenebilir.

Ancak Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım bu konuda farklı düşünüyor:

- “Yasadışı dinleme-izlemeyi ne dünyada ne de Türkiye’de önlemek mümkün. Bunu engellemenin tek yolu, konuşmamak…”

Burada, soruna yine AKP’ce bir yaklaşımla karşılaşıyoruz. Demek ki neymiş:

- Yasadışı dinleme-izlemeyi önlemenin yolu konuşmamakmış!

AKP’nin yaratmaya çalıştığı toplum modeliyle ne kadar da örtüşüyor…

Bu arada böylesine dâhiyane çözüm yolları önerilirken, sorunlar da çözümsüzlükle boğuşup, daha da ağırlaşıyor…

Hiç yorum yok: