21 Aralık 2007 Cuma

İKTİDAR SEVİCİLERİ
Ali BULUNMAZ

22 Temmuz akşamı, iktidar partisinin balkonundan tüm Türkiye’ye şu sözler duyurulmuştu: “Yalnızca bize oy verenlerin değil; bütün Türkiye’nin iktidarı olacağız, farklılıklarımıza ‘saygılıyız’, kimse kaygılanmasın.”

Bunun neden özel olarak vurgulandığını, şimdilerde daha iyi kavrıyoruz. “Farklılık” denilen şey, bugün iktidar olan “çoğunluğun” partisinin abecesinde tek bir şeye karşılık geliyor: “Bizden olmayanlar”; bir başka deyişle “azınlık.” Yıllarca şimdinin iktidarını “öteki” şeklinde "niteleyenlere" karşı girişilen hesaplaşma siyaseti, günümüzde tüm ağırlıyla varlığını hissettiriyor. Bu da yetmezmiş gibi iktidar sevicileri, kuşatmasını sürdürüyor. Gücün ve güçlü olanın, her yapıp ettiğine şapka çıkaran bu topluluk, iş kendi cenahlarına yönelik haklı eleştiriye geldiğinde kılıcını kalemini kuşanıp taarruza geçmeyi de bir borç biliyor.

Aydın olma duyarlılığı ve sorumluluğunun gereği, yaşananı gözler önüne seren ve sanatıyla da tüm dünyayı fetheden Fazıl Say çıkıp gerçekleri söylediğinde, en tepeden aşağı doğru zincirleme bir tepki geliyor. “Giderse fazla üzülmeyiz” cümlesiyle başlayan bu “eleştiri” seli, yergiden çıkıp; “o zaten iyi bir piyanist değil” ve “sen sanatçısın, işini yap, siyasete bulaşma” uyarısına varan, bir ucubeye dönüşebiliyor. İktidar sevicileri, kılıçtan bozma kalemleri, bu güruhun dışındakiler ise “keskin” ve “derin” bilgileriyle, yükseklerdeki balkona sesini duyurmaya çabalıyor.

Sormadan edemiyor insan: İktidar sevicileri, nasıl oluyor da bu kadar aldanabiliyor? Yasağı, baskıyı, “bizden olmayan gazeteci, sanatçı veya bir başkası gidebilir” anlayışını, “demokrasi” ve “farklılıklara saygı” şeklinde adlandıranların yanında nasıl saf tutabiliyor? Bu efsunun nedeni ve kaynağı ne?

“Ortaçağ karanlığı” sözüne içerleyenler; “gidebilirim” ifadesine, arkasına bile bakmadan okyanus ötesine geçenleri unutarak ve “buyursun gitsin” diyerek alınan, alınıp da saldıranlar ve buna arka çıkan iktidar sevicilerinin, içine sindiremedikleri bir şey mi var? Belki bu gerçek demokrasidir, ne dersiniz?

Hiç yorum yok: