11 Eylül 2007 Salı

“MÜSTERİH OLALIM”…
ALİ BULUNMAZ

Korkanlar, bütün kaygı ve endişelerini gönül rahatlığıyla bir kenara bırakabilir.

Çünkü bir “medya büyüğümüz” yazısında, “rejim tehlikesi yoktur, iktidar partisi yalnızca sayısal çoğunluğunun gereğini yerine getirmektedir; bu da gayet doğaldır” buyurdu. Bu bağlamda “herkes müsterih olmalıdır” dedi. Peki, sahaya indiğimizde durum nedir?

Aslında sözü geçen “büyüğümüzün” şablonuyla düşünürsek “namaz molası” veren / verdirilen “helal” otobüsler de yadırganmamalı! Çünkü aracı cami önüne çektirip namaz kılmak için tüm seferi aksatmanın “muhafazakâr demokrasimiz” açısından nasıl bir sakıncası olabilir ki?

Aynı şekilde şehir meydanına konulan bir heykelden çeşitli fanteziler üretip, bilinçaltını harekete geçirdikten sonra “bu heykel, ahlaka ve aile değerlerine zarar veriyor” demek faydalıdır! Hızını alamayıp “taşlarlar, yıkarlar” diye uyarmak ve “uyandırmak” da son derece “olumludur”! Çiçeği burnunda “muhafazakâr sosyal demokrat” kültür bakanı, “sanatta özgürlükten yanayım ama etik de korunmalı” biçimindeki desteğiyle, müstehcen heykelin mahkûm edilmesine yönelik bir fetva vermiştir bile.

Diğerleri, örneğin üniversiteye yeni kayıt yaptıran öğrencileri kapma yarışına giren ve Kuran dağıtıp “gönül çelen” cemaat ve tarikat yurtlarındaki müritler; milletvekillerinin önünde diz çöken ve cemaat hiyerarşisine uygun davranan öğretmen ile Paris’in göbeğinde UNESCO binasında sandalyeye bağdaş kurup oturanlar da önemsizdir; hatta “doğal” ve “bizdendir”, zenginliğimizdir.

Korkular, kuşkular ve “hezeyanlar” yersizdir. Ne de olsa Türkiye yıllarca bunlarla yönetilmiştir. Şimdi devir istikrar, “muhafazakâr demokrasi” (yandaş demokrasisi), dinci oligarşi ve "özgürlük" (biat) devridir. “Müsterih olmak” ve alışmaya çalışmak lazımdır…

Hiç yorum yok: