24 Eylül 2007 Pazartesi

ABD’NİN YAKITI: TERÖR VE SAVAŞ
ALİ BULUNMAZ

Leyla Tavşanoğlu’nun Küba’nın Ankara Büyükelçisi Ernosto Gomez Abascal ile yaptığı ve 16 Eylül günü Cumhuriyet’te yayımlanan söyleşi, Abascal’ın belirlemeleri açısından çok önemliydi.

Abascal “ABD’nin terörizme savaş açtığını ama diğer taraftan teröristleri koruduğunu, (örneğin Türkiye’de) teröristlere silah sağladığını” ifade ediyordu. Abascal’a göre “Irak’ta Saddam Hüseyin ile müzakere edilerek sorunlar çözülebilirdi ancak ABD Saddam’ı devirip kurduğu kukla rejimle hem İran ve Suriye’ye karşı bir üs oluşturdu hem de İsrail’in Ortadoğu’daki çıkarlarını korumak için” önemli bir adım attı. Söyleşinin sonunda Abascal, vurucu saptamasını şöyle dile getiriyor: “(ABD) terörizmi kendi hegemonya planına uyan ölümcül bir oyuna dönüştürüyor.”

Bir başka deyişle ABD, terörizmden ve ona karşı “savaştan” besleniyor. 11 Eylül’ün ABD piyasasını, çokuluslu silah şirketlerini olağanüstü derecede hareketlendirişi unutulabilir mi? ABD, Irak’a “kitle imha silahları” gerekçesiyle savaş açıp, BOP’un “ılımlı İslam” gömleğini bir şekilde tüm Ortadoğu’ya giydirme çalışmalarına başlamamış mıydı? Bununla beraber, Irak savaşının rantını sağlayanlar çokuluslu silah, yapı ve petrol şirketleri değil mi? Bu şirketlerin tepesinde, yakın geçmişte ve günümüzde ABD ve İngiltere yönetiminde görev almış / alan kişiler bulunmuyor mu?

Irak’ta ölen 1 milyonu aşkın ve kaybolan 1 milyon kişinin, milyar dolarlar yanında önemi var mı? Şimdi Bush ve neo-con ekibi, tutmayan “demokrasi” mayasının ardından, Ortadoğu’daki yakın müttefiklerini, yine milyar dolarlarca yardımlarla silahlandırıyor. Arap diktatörlüklerini silahlandırarak, hem Irak’taki “istikrarsızlığı” çözmeyi hem de İran’a karşı, İsrail ve kendisinin varlığı ile çıkarlarını korumayı amaçlıyor.

Tüm bunların yanında Bush başkan, geçtiğimiz haftalarda ABD kamuoyundaki eleştirileri hafifletmek için, Irak’tan 130 bin asker çekeceğini duyurdu. Kimi yorumcuların bunu “Bush’un Ortadoğu stratejisi / vizyonu değişiyor” şeklinde duyurmaları ise hiç şaşırtıcı değil. Ama şu sorulmalı: “Ilımlı” diye nitelenen Arap müttefiklerine 30 milyar dolarlık silah satan, Irak’ta yeni ve kalıcı üsler inşa eden, silah şirketlerini Ortadoğu bağlamında enikonu zenginleştiren ve Irak’ı üç parçaya bölmeyi ve böylece bölgedeki petrole böl-çatıştır-yönet mantığıyla daha rahat el koymayı hedefleyen ABD’nin Ortadoğu stratejisinde ne / neler değişti? Irak’tan göstermelik 130 bin asker çekme “girişimi” değişiklik midir?

ABD’nin 130 bin askeri çekme kararı başka nelere işaret ediyor?

22 Temmuz seçimlerinin ardından, AKP hükümetine övgüler yağdıran ABD’de, Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicholas Burns, geçen haftalarda Erdoğan ve Gül için “güvenilirler ve bize verdikleri sözleri tuttular” demedi mi? Peki, ABD 1 Mart tezkeresini unuttu mu? Elbette hayır. Zaten eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld bunu açıkça dile getirdi. O halde Burns’ün sözleri ne anlama geliyor?

Burns’ün ifadeleri Irak’tan çekilecek 130 bin asker için, Türkiye’den yeni bir tezkere istenmesi halinde, yetki verilmesi konusunda herhangi bir sorun yaşanmaması adına uyarı şeklinde algılanabilir mi? Neden olmasın!

ABD’nin Ortadoğu stratejisi / vizyonu, buradan bakıldığında geçmişe göre bir farklılık gösteriyor mu? Ekonomik çıkarlar için insanları katletmek, emperyalizm ve terörizmle çokuluslu şirketleri zenginleştirmek… O halde Ortadoğu cephesinde bir değişen bir şey yok. Bunu, ABD’nin eski Merkez Bankası Başkanı Alain Greespan Irak’a petrol için girdik” sözleri doğrulamıyor mu?

Hiç yorum yok: