17 Mart 2008 Pazartesi

MAĞDURİYET VE DEMOKRASİ
ALİ BULUNMAZ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, AKP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Gerekçe ne?

“AKP, laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelmiştir.”

AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, davanın açıldığı günün akşamında kısa ama “mağduriyet” dolu bir basın açıklaması yaptı:

“Demokrasimiz tartışmalı hale gelmiştir.”

“Demokrasi mücadelemizi sürdüreceğiz.”

“Türkiye’nin böyle bir tartışma içine sürüklenmesi büyük bir ayıptır, bu ülke bunu hak etmemiştir.”

Ardından ertesi gün (15.03.2008) Tayyip Erdoğan, Güneydoğu gezisinde ayetler okudu, “yargı millet iradesine saygı duymalı” dedi.

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin “yerel seçimlerde AKP’nin yüzde 50’nin üzerinde oy alacağını” söyledikten sonra hazırlanan iddianame ile açılma olasılığı bulunan davayı “hiç umursamıyoruz” diye ekledi.

***

AKP, 22 Temmuz seçimlerinde yüzde 47 oy aldı. Tayyip Erdoğan, aynı gece parti binasının balkonundan halka seslendi: “Biz tüm Türkiye’nin partisi olacağız.”

AKP tüm Türkiye’nin partisi mi oldu, yoksa “yüzde 47 oya sahibim” diyerek sayısal çoğunluk diktası kurmaya mı yöneldi?

Her fırsatta yargıyı eleştiren AKP, kimi zaman yargı kurumlarını hedef de göstermedi mi?

“Kişi laik olmaz, devlet laiktir” görüşünde hiçbir değişiklik olmayan Tayyip Erdoğan değil mi?

“Demokrasi” sözcüğünü dilinden düşürmeyen AKP’liler ile yandaşları, “bizim dediğimiz olacak” anlayışıyla hareket etmedi mi?

Hukukun ve Anayasa’nın arkasından dolanıp; Anayasa’yı ve mahkeme kararlarının dikkate alınmaması yönünde “fikir” beyan eden de AKP değil mi? Bu “fikirler”, yasalara ve hukuka aykırı fiili durumlar yaratılmasına ön ayak olmadı mı?

Türkiye’nin kurucu değerlerini bir kenara iten, Türkiye Cumhuriyeti’nin birleştirici unsurlarını; laikliği, sosyal hukuk devleti anlayışını ezip geçen AKP değil mi?

Millet diyerek milleti mağdur eden, bunu sadaka paketleriyle örtüp, ardından Sosyal “Güvenlik” Yasası’nı hayata geçirmeye çalışarak insanları köleliğe mahkûm etmeye niyetlenen de AKP değil mi?

Türkiye’yi türbana, hukuk tanımazlığa, yoksulluğa, yolsuzluk ve vurguna dolayanlar kendileri değil mi?

Ülkenin Avrupa’dan ABD’ye, Afrika’dan Asya ve Ortadoğu’ya kadar bir İslam devleti biçiminde görülmesi, AKP’nin marifeti değil mi?

***

O zaman mağdur edilen kim? AKP mi, yoksa halk mı? Türkiye mi?

Bu ülkenin kurucu unsurlarını, hukuku, Anayasa’yı, Anayasal kurumları, liyakate sahip kadrolarını yok sayan ve asıl mağduriyet yaratan kimdir?

AKP, “tramvay” olarak gördüğü demokrasiyi, mağduriyet söylemiyle yürütmeye çalışmaktan ve insanları kandırmaktan vazgeçmeli.

Türkiye için en sağlıklı yol bu…

Hiç yorum yok: