2 Ağustos 2007 Perşembe

YANDAŞ DEMOKRASİSİ
ALİ BULUNMAZ

Türkiye’de demokrasi bugüne dek çeşitli sıfatlarla nitelendi. Bazen “alaturka” dendi, bazen “takunyalı.” Şimdilerde yabancı basın, yeni bir nitelemeyi gündeme getiriyor: “Türk-İslam demokrasisi.” BOP’un “eşbaşkanlığını” yürüten ve bu yolla Türkiye’yi Ortadoğu’daki köktendinci yönetimlerin “yumuşatılması” adına model hale getirmeye çalışanların yardımlarına kulluk edenler yüzünden oluşuyor bu niteleme.

Demokrasi, aslen bireylerin toplumda ortak söz ve eylem hakkına sahip olması demek. Ama bugün Türkiye’de AKP iktidarı eliyle demokrasinin ve bireyin ne hale getirildiği / getirilmeye çalışıldığı ortada. Herkesin kendine göre ve işine geldiği gibi bir demokrasi tanımı yaptığı Türkiye’de, dışarıdan dayatılan ve yozlaştırılan (Türk-İslam demokrasisi gibi) tarifler de bulunuyor.

22 Temmuz gecesinden başlayarak, AKP’ye tam destek veren dış basında “laik azınlık”, “orduya tokat”, “laik elitlerin ve ordu eliyle dayatılan Kemalizm’in yenilgisi” türünden yorumlar yapılmaya başlandı. Anlayacağınız AB sevinçli, ABD mutlu; kimi “sivil toplum kuruluşları” ile onların kara para sihirbazlarının üs üniversitelerindeki “teorisyen” ve AKP’nin "fahri danışmanları" ile okyanus ötesinde yaşayan tarikat şeyhleri kutlu.

Zaten hemen seçim sonrası başlatılan “sivil anayasa” ve bu anayasada “Atatürkçülük ile Atatürk ilke ve inkılâpları kavramlarının yer almaması gerektiğine” ilişkin tartışma da, bu kutlu ve mutlu olma halinin göstergesi.

Türkiye’de 2002’den beri, AKP ve ABD ortaklığıyla yürütülen toplumsal dönüşüm projesi halka dayatılıyor: Toplum hızla muhafazakârlaştırılırken, demokrasinin olmazsa olmazı laiklik; “ılımlı İslam” misyonerleri tarafından yozlaştırılmaya çalışılıyor. Çağdaşlık, çoğulluk ve aydınlanma düşüncesi karşısında dincilik, ayrımcılık ve etnikçilik pişirilip önümüze konuyor. Bir başka deyişle demokrasi, ortak söz ve eylem zemininden uzaklaştırılıp; AKP’nin, yandaşlarına sunduğu olanakları ve ayrıcalıkları kapsar hale getiriliyor ki, bu da fütursuz bir “ben ve diğerleri” ayrımından başka bir anlama gelmiyor. Bunun en “güzel” örneklerini medya, iş dünyası ve günlük yaşamda görebiliyoruz.

AKP’nin kendi zihniyetini dayattığı ve toplumun yapısını ağır ağır değiştirdiğinin resmi olan toplumsal dönüşüm projesinin, en önemli sonucu yandaş demokrasisi ve onun en açık seçilebildiği olay da yolsuzluk. AKP’nin en çok oy aldığı birkaç yer (örneğin Bingöl, Gümüşhane, Hatay, Ağrı, Nevşehir, Samsun…), AKP’li üye ve yöneticiler ile ilgili, yolsuzluk iddia ve bilgilerinin ayyuka çıktığı yerler aynı zamanda. Bu iddia ve bilgiler, AKP’nin işine yaramış gözüküyor; nitekim bu seçim bölgelerinde halkın iktidar partisine verdiği desteğin belirgin bir biçimde arttığı görülüyor. Bunun sosyolojik ve psikolojik açıklaması için de derin araştırmalar yapılması gerektiği sonucu doğuyor.

Fakat görünen o ki, AKP iktidarı döneminde haksız kazanç elde etme bir “erdem”e dönüşmüş ve oy kazandıran bir edim haline gelmiş. Yandaş demokrasisi, kendini burada da hissettirmiş kısacası. Rakamlar öyle diyor.

ABD tarafından yaratılan AKP’nin ortaya koyduğu toplumsal dönüşüm projesi, siyasetten ekonomiye, günlük yaşamdan kültüre kadar her alana nüfuz etmiş durumda. “Demokrasi tramvayı” da tam yol ilerliyor. AKP’nin ağır topları, zamanında “araç” dedikleri ve şimdilerde bunu doğrular biçimde yandaş demokrasisi haline getirdikleri sistemle, toplumu “ılımlı İslam”a ve kendi zihniyetlerine alıştırmaya çalışmıyor mu? İşin özeti de bu: “Benden olmayanları” çeperde bırakma (: marjinalleştirme veya uçta kabul ettirme), etkisizleştirme ve “onlardan” intikam alma harekâtı düzenleme. İşte size yandaş demokrasisi, son derece “orijinal” ve bir o kadar da işlevsel!

Hiç yorum yok: