8 Eylül 2008 Pazartesi

SUSKUNLUK KARDEŞLİĞİ...
ALİ BULUNMAZ

Türkiye'de her anlamda bir dönüşüm yaşanıyor.

Toplumda, yaşam biçimlerinde, siyasette, insan ilişkilerinde...

Ve elbette basında...

Basının hızla medyaya dönüşmesi, özgür basının medya karşısında güçsüzleştirilmeye çalışılması ve nihayet dinci medyanın günden güne büyümesi, gerçeklerin üstünün örtülmesinde beliryeci rol oynuyor.

Deniz Feneri olayı bunun göstergesi...

Cebe indirilen 41 milyon 600 bin avro, Deniz Feneri Derneği'nin vergiden muaf tutulması, yolsuzluk ve rüşvet, başbakan ve önemli bürokratların dernek ile ilişkileri...

Hemen hepsi dinci medya tarafından hasır altı ediliyor.

Deniz Feneri'nin çarptığı paraların, dinci televizyonlara, gazete ve diğer yayın organlarına aktarılması karşısındaki sessizliğe ne ad verilmeli?

Belki şu olabilir: Suskunluk kardeşliği...

***
Dinci medya kendi açıklarını örtüyor. İktidarının devamı için, merkezinde yer aldığı yolsuzluk ve vurgunun üzerine gitmek istemiyor.

Türkiye'nin dört bir yanında “iyilik noktları” oluşturan Deniz Feneri, paraları çarpıp kendi kurucu ve siyaseten yandaşlarını zengin edince din, iman ve ahlak bir köşeye itiliveriyor kolayca...

AKP muhaliflerine yönelik iddianameler hazırlanır ve dinci medya bunu alabildiğine kullanırken, Deniz Feneri'yle ilgili olarak Alman savcının hazırladığı iddianame aynı medyada hiç bulmuyor.

Çünkü suskunluk kardeşliği devreye giriyor.

Tarikat-cemaat kardeşliği de...

Hiç yorum yok: