3 Eylül 2008 Çarşamba

CEMAAT, SOSYAL DEVLET DEMEK MİDİR?
ALİ BULUNMAZ

Türkiye'nin bugün tarikat-cemaat egemenliğinin etkisi altında olduğu bir gerçek. Laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti biçiminde tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti'nde cemaatler hemen her alanda gücünü hissettiriyor.

İyi de cemaat, sosyal devletin taşıyıcısı olabilir mi?

Cemaat, özü gereği ayrımcılık temeline dayanır. Belli bir amaca yönelik olarak “biz-onlar” ayrımını keskin şekilde gündeme getirir.

Oysa sosyal devlet, tüm vatandaşlara eşit uzaklıktadır, öyle olması gerekir. Sosyal devlet olgusunu, cemaate teslim ederseniz orada ayırımcılığın ve dolayısıyla gerilimin de kapısını aralamış olursunuz.

Türkiye'de yaşanan da tam anlamıyla budur. Belediyelerden iktidara, pek çok “sivil toplum kuruluşu”ndan sokağa kadar cemaat egemenliği güne yön veriyor.

Siyaset ve ticaret, gemisini cemaat kuralların göre yürütüyor. Baskı ve yıldırı temelli cemaat yapılanması, artık devlet yönetiminde söz sahibi.

Kimileri buna “yeni Türkiye”, kimileri de “yeni demokrasi” diyor. “Liberal muhafazakar demokrat aydınlar” ile kendini “sol”da gören kimi yüzler, ısrarla ve övünçle cemaatleşmeyi savunuyor.

Hatta sosyal devleti cemaatle eşleştiriyor...

***
Şimdi tekrar soralım: Ayırımcılık “ilkesine” dayanan cemaat yapılanması, sosyal devlet demek midir? Şöyle diyebiliriz: Sosyal devlet, cemaat yapılanmasını içerebilir mi? İçermeli mi?

Türkiye'ye baktığımızda, içerdiği takdirde nelerle karşı karşıya kalınabileceği ortaya çıkıyor.

Ama esas acı olan, bunu savunan “aydınların” düştüğü yanılgı, bunun yarattığı tehlikeyi görmeyen zihin tembelliği...

Onun için de bir soru sorulabilir elbet: Cemaatin, sosyal devletten öte, demokrasiyle bir ilgisi var mıdır?..

Hiç yorum yok: