7 Şubat 2009 Cumartesi

“SOSYAL DEVLET”İN ANTİ-SOSYALLİĞİ
ALİ BULUNMAZ

Yerel seçimler yaklaşırken Tunceli'de beyaz eşya dağıtılması da memleketin “normalleri” arasında yerini aldı.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, “ihtiyacı olan yurttaşlara buzdolabı, çamaşır makinesi ve kanepe dağıtmayı” sosyal devlet ile ilişkilendirdi!

***

Türkiye'de “sosyal devlet”, AKP iktidarıyla cemaat, tarikat ve sadaka kültürüyle bağdaştırılır oldu.

Cemaati, sivil toplum kuruluşundan devletin kendisi haline getirmek ve “sosyal devleti” sadaka dağıtmayla eşitlemek de kolay iş değil.

AKP'nin “başarılı devlet yönetiminin” meyveleri bunlar.

Buna bir de biz-onlar ayrımını ve yandaş demokrasisini eklediğinizde her şey daha berrak biçimde ortaya çıkıyor.

***

Ama eksik kalan bir şey var: AKP, “sosyal devletten” sadaka dağıtmayı anlıyor da, sadaka dağıtmanın gerekçesi olan “ihtiyacı”; daha doğrusu yoksulluğu en az seviyeye indirmek için herhangi bir şey yapıyor mu, biraz da ona bakmak gerek...

Gelir-gider dengesizliği, üretmeden tüketme ve yoksulluğa alıştırma, insanları her geçen gün daha fazla zorluyor.

Balık tutmayı öğretmek yerine balık verme yolunu seçen zihniyet “sosyal devlet” olduğunu iddia ederek, sadaka dağıtmayı büyük ve gerekli bir iş sayıyor.

Fakat bunu değiştirmek ve yana yatmış gemiyi düzeltmek kimsenin işine gelmiyor.

Çünkü yoksulluğa alıştırılmış, adeta sadaka bekler hale gelmiş ve umudunu sistematik yardımlara bağlamış kitlelerin varlığı, aynı zamanda oy kaynağı olarak görülüyor.

***

“Sosyal devlet”in anti-sosyalliği, “hamdetme”yi bilen yurttaşların sayısının arttırılmasıyla her gün biraz daha gün ışığına çıkıyor.

Çalışanın, emekçinin, emeklinin, yoksulun ve genel anlamda yurttaşının hakkını korumak ve kollamak yerine; yandaşa, yoldaşa ve cemaat kardeşine peşkeş çekilen kaynakların varlığı aklı başında herkesi ürkütüyor.

Türkiye'de “sosyal devlet” dediğiniz şey, o kadar da sosyal değil anlayacağınız. Sosyal devletin hayat bulabilmesi için öncelikle bilinç gerek, demokrasi gerek, hukukun içselleştirilmesi gerek...

Sosyal devlet için bunları benimsemiş, kendini bunların üstünde görmeyen bir iktidar anlayışı gerek her şey bir tarafa. Eşitlikten yana, kendini yurttaşının yerine koyabilen yöneticiler gerek...

Sosyal devlet, ancak o zaman gerçek anlamıyla sosyal olabilir işte...

Hiç yorum yok: