21 Nisan 2009 Salı

DOLANDIRICILAR...
ALİ BULUNMAZ

Lafı hiç dallandırıp budaklandırmasalar...

İstediklerini ve yapmaya çalıştıklarını şöyle açıkça söyleseler de herkes yerini bulsa...

Aslında onları biliyoruz, günün her saati karşımızdalar. Badem bıyık altından gülen, batırdıkları pislikle kalemlerinden kokular yükselen, ağızlarından çıkan her sözle eski hesap defterlerini açan onlar...

Kelimeleri, cümleleri dolandırırlar.

Dolandırıcılar...

Dolandırıcılık yalnız yolsuzluk veya usulsüzlük yapmakla olmaz. Lafı dolandıranlar, kendilerini büyük işler peşinde ve her şeyin kompedanı olarak gösterenler de dolandırıcı olabilir.

Medyalaşan basının köşemenleri, yandaşlıkta sınır tanımayan ve yoldaşını arada eleştirir gibi yapan da onlardır.

Hani “biz bu cumhuriyeti istemiyoruz” ve “egemenlik cemmatimizindir” deseler... Olmaz...

Öyle diyemedikleri için böyle yapıyorlar.

Peki, sivil darbeye alkış tutmak da darbecilik değil midir?

O zaman hangi demokrasiden, hukuktan ve özgürlükten bahsediyor bu muhteremler?

Korku toplumu yaratmak ya da korkuyu yöntem olarak kullanmak, özgürlüğün önüne duvar örmek değil midir?

Ama geçerli olan tarikat-cemaat kardeşliğinde, tasfiye edilecek olan bellidir.

Tarikat-cemaat kardeşlerine göre çağdaş veya cumhuriyet kelimelerinin geçtiği her şey söküp atılmalıdır bu topraklardan, ki yerine istedikleri geçsin.

Yakın zamana kadar ürkütmeden yapmak niyetindeydiler ama şimdi hızlandılar, sabırları tükendi.

Dolandırıcılar da kalemleri ve köşelerini hizmetlerine sundu. Pek rahatlar.

Yol onların, meydan onların.

Gün onların, dikenleri ayıklanmakta olan gül bahçeleri onların.

Dolandırıcılar çalar, tarikat-cemaat kardeşleri oynar...

Hiç yorum yok: