3 Kasım 2008 Pazartesi

GÜÇ FETİŞİZMİNİN DORUKLARINDA…
ALİ BULUNMAZ

Türkiye’yi tanımlayacak, bugünü özetleyecek en uygun ifade hangisi olabilir?

Güç fetişizmi belki…

“Devlet benim, güçlü benim; bana ram olacaksınız” anlayışı günümüzün yönetim kadrolarının bir numaralı isteği, dileği hatta emridir.

Buna direnen, gerçek demokrasi ve hukuktan yana duran; bir başka deyişle, bu iki ögeyi benimseyenler ise hemen çevrelenmesi gereken “bozuk” kişiliklerdir.

“Hamdolsun ekonomik kriz bizi fazla etkilemedi” görüşüne yan gözle bakanlardır bu “bozuk” kişilikler.

“Yüzyılın davasında” neyle suçlandığını bilmeden, aylarca cezaevinde yatan, hastalanan ve ölenler için adil yargılama ve suçlamaların noktasına virgülüne bilinmesini isteyenlerdir aynı zamanda…

Öte tarafta güç fetişistleri ile gücün kendisi kol koladır. Benden olan, yani “biz” dedikleri cemaatçi yapılanma, kendinden olmayanı “onlar” haline getirip çepere atmaya çalışmaktadır.

Güç fetişizminin doruklarına tırmanan “aydın” görünümlüler, kendilerini büyütüp palazlandıranlara teşekkür ve övgülerini böyle dile getirmektedir.

“Yakışanı, uygun geleni bu mudur?” diye sormanın zamanı geçmiştir artık.

Olan şimdi(lik) budur...

Güce tapanların; güç fetişistlerinin gözündeki pembe fer ne zaman geçer, geçer mi bilinmez ama bir gerçek var ki o da Türkiye’de her gün çağ dışılık, demokrasi ve özgürlük çemberinin daraltıldığıdır.

Sahi bu fetişistler “özgürlük”, “demokrasi” ve “hukuk” demiyor mu?

Demek ki bu “özgürlük”, “demokrasi” ve “hukuk” bir başka…

Belki güç fetişizminin tam ortasında, onun destekçisi…

O zaman ne kıymet-i harbiyesi kalıyor “hukuk”, “özgürlük” ve “demokrasi” diye çırpınmanın?..

Hiç yorum yok: